Bu yazı 12.09.2019 tarihinde kaleme alınmıştır.
Bu makaleye ilham olan iki sözü sizinle paylaşmak istiyorum.
“Gizleyecek hiçbir şeyiniz olmadığı için kişisel gizlilik haklarının ihlaline karşı çıkmamak, söyleyecek hiçbir şeyiniz olmadığı için ifade özgürlüğü haklarının ihlaline karşı çıkmamak gibidir.”
- Edward Snowden
“Geçici ve ufak bir güvenlik için temel özgürlüklerinden feragat edenler ne güvenliği ne de özgürlüğü hak ederler.”
- Benjamin Franklin
Özet
Bu makalede, gelişen teknolojinin insan yaşamı üzerinde kalıcı etkiler ve alışkanlıklar oluşturması sonucunda ortaya çıkan yeni nesil ihtiyaçlar hiyerarşisinin açıklanması hedeflenmiştir. Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi incelenerek açıklanmış, daha sonra geliştirilerek Holistik İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı ortaya atılmıştır.
1. Gerçek Etkileşimli Dünyada İhtiyaçlar Hiyerarşisinin Evrimi
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Nedir?
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, Abraham Maslow tarafından oluşturulan ve insanların gereksinimlerinin bir hiyerarşiye göre düzenlendiği bir sistemdir.
Maslov’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi kuramı, motivasyon kuramları içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu kuram, dış faktörlerden öte insanın kendi içsel ihtiyaçlarının motivasyonel anlamda daha etkin olduğunu savunmaktadır. Maslov’a göre dışarıdan verilecek ödül veya cezalar motivasyon üzerinde çok da etkili değildir. Önemli olan insanın içsel motivasyonu üzerindeki düşünceleridir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi 5 ana kategoride oluşturulmuştur. (Bkz: Şekil 1)
- Fizyolojik ihtiyaçlar
- Güvenlik ihtiyaçları
- Sevgi/ait olma/sosyalleşme ihtiyacı
- Saygı ihtiyacı
- Kendini gerçekleştirme
Fizyolojik İhtiyaçlar
Fizyolojik ihtiyaçlar bir bireyin hayatını idame edebilmesi için gerekli olan temel biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarını kapsamaktadır. Temel fizyolojik ihtiyaçlar giderilmediğinde kişide bu ihtiyaçları karşılamayı sağlayan refleksif veya bilinçli davranışlar gelişir. Yeni doğan bir bebeğin süte erişebilmek için memeye doğru yönelme davranışı ve aynı zamanda yanağına dokunulduğunda kafasını çevirmesi fiziksel ihtiyaçları gidermeye yönelik refleksif davranışlara örnektir. Omirilik soğanı tarafından denetlenen emme, yutma, hıçkırma, öksürme, hapşırma gibi sistem refleksleri insanın doğduğu andan itibaren hayatta kalmasını sağlar. Hipotalamus’un arka tarafından salgılanan ADH (Vazopresin hormonu) kılcal damarlardeki ozmo reseptörlerden gelen sinyallere bağlı ozmo regülasyonu sağlar. Bu sayede insan, kanın ozmotik basıncı arttığında refleksif olarak su aramaya başlar. Ozmotik basınç azaldığında ise suyun fazlasını böbreklerdeki geri emilimin azalması ile boşaltım yoluyla dışarı atar.
Doğadaki tüm canlıların temel amacı genlerin aktarımı yaparak neslinin devam etmesini sağlamaktır. Bireysel olarak üreme bir zorunluluk olmamakla birlikte insan türünün devamlılığı için tür içindeki her bireyin gen havuzuna katkı sağlaması hayati önemdedir. Hipotalamusun hipofizi denetlemesiyle salgılanan eşey hormonları gonadların gelişmesini sağlayarak insanın eşeysel olgunluğa ulaşmasını ve eşeye yönelmesini sağlar. Böylece binlerce yıllık adaptasyonlar sonucu birbirleriyle yüzey uyumunu sağlayan sperm ve yumurta hücreleri uygun koşullarda birleşerek insan neslinin devamını sağlamış olur.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre bir basamaktaki ihtiyaç karşılanamadığında bir alt basamağa dönülür ve üst basamaktaki güvenlik, sevgi/ait olma, saygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarının gerçekleşebilmesi için fizyolojik ihtiyaçların karşılanması gerekir.
Güvenlik İhtiyaçları
Doğada canlıların hayatta kalabilmek için sahip olduğu farklı avantajlar getiren adaptasyonları vardır. Bazı canlılar keskin bir görüş mesafesine, geniş frekans aralığını duymaya, yoğun koku almaya, kıllarıyla ortamdaki rüzgârı ve hareketliliği hissedip uyarılmaya, canlı renkleriyle zehirli görünümü sergileyip düşmanlarını korkutmaya, tehlike anında çeşitli koku ve kimyasal maddeler salgılayıp kamufle olmaya veya düşmanlarını tehdit etmeye özelleşmiş özelliklere sahiptir. Homo sapiens fiziksel olarak birçok özelliğini kaybetmiş, doğada tek başına hayatta kalma ihtimali düşük bir canlıdır. Bu yüzden insanın bulunduğu ortamda kendini güvende hissetmesi için çeşitli savunma mekanizmalarına sahip olması gerekmektedir.
Öncelikle bir yuva oluşturmak ve bu yuvayı dış etmenlerden korumak güvenlik ihtiyacının karşılanmasında oldukça etkilidir. Modern dünyada insan planlanmış şehirlerde çeşitli barınak tiplerinde kendi alanlarını oluşturup güvenlik ihtiyacını bir nebze karşılamaktadır. Doğada hayatta kalabilecek fiziksel özelliklere sahip olmayan Homo sapiens bu açığını bilişsel kapasitesini kullanarak kurduğu teknoloji ve mühendislik ürünleriyle kapatmıştır.
İnsanoğlunun doğadaki canlılardan ve genellikle birbirinden de korunmak için geliştirdiği savaş teknolojisi bireysel silahlanmayı getirmiş ancak bu durum başı boş bırakıldığında tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. İnsanoğlunun kontrolsüz davranış ve tutumlarının kontrol altına alınabilmesi için sistematik topluluklar oluşturulmuş (örneğin askeri sistemler, polis ve kanun koruyucuları vb.) ve yazılı bir kanun çerçevesinde toplumsal normlar gözetilerek suç denilen olguların önlenmesi amaçlanarak insanoğlunun ve türünün devamlılığının güvenliği sağlanmaya çalışılmıştır.
Güvenlik ihtiyacı sadece fiziksel gereksinimlerin korunması değil aynı zamanda piramitte yer alan tüm aşamalardaki değerlerin korunması ihtiyacını da içermektedir.
Sevgi/Ait Olma İhtiyacı
İnsanoğlu doğada hayatta kalabilmek için sadece teknolojik gereksinimlere ihtiyaç duymamış, aslında tüm gelişmelerin yolunu açan bir olguyu geliştirerek bugünlere kadar gelebilmiştir. Bu olgu da sosyalliktir. Fizyolojik ihtiyaçlarının tümünü karşılamakta olan insan aile kurarak küçük topluluklar oluşturmuş ve bu topluluk içinde neslinin devamını sağlayan yavrularının güvenliğini sağlamıştır. Bilişsel kapasitesiyle doğadaki diğer canlılardan ayrılan insan yani zeki kuyruksuz maymun, yavrusuyla sevgi bazlı iletişim kurarak yavrunun zekâ seviyesini yükselterek yavrunun hayatta kalma ihtimalini arttırmıştır. Eşler ve diğer aile bireyleri arasında kurulan sevgi bağı ailenin bir arada kalmasını sağlayarak toplumsal yapı taşlarını oluşturmuştur. Kendini sosyal grubuna ait hissetmeyen bireyler gruptan uzaklaşarak yalnız kalmış ve genlerini ifade edememiştir.
Saygı İhtiyacı
Sosyal gruplarda yaşlı bireyin gruba katkısı yokmuş gibi görünse de maymunlarda da görülen yaşlıya saygı duyma ve grup içinde yaşlının ihtiyaçlarını karşılama davranışı esasen tecrübelerden yararlanmak ve yavru bireylerin bakımını sağlamak içindir.
İnsanoğlu aile kurup sevgi ve aidiyet ihtiyacını karşıladığında kendini değerli hissetmek ve toplumsal olarak saygınlık kazanmak ister. Saygınlık ihtiyacının karşılanması temelde toplum içinde söz sahibi olmayı ve kaynaklardan daha fazla pay alabilmeyi sağlar. Toplum içinde saygı duyulan insanlar belirli yönetim kademelerinde görev alabilir, böylece daha yüksek statüye ulaşabilir. Bu statü sonucunda düşük statüdeki insanların ulaşamadığı kaynaklara erişim sağlayabilir ve kaynak yönetimini yaparak kontrol sahibi olabilir.
Kendini Gerçekleştirme
Fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamış, güvenlik, sevgi/ait olma ve saygı ihtiyaçlarını minimum ihtiyaç oranları karşılanacak şekilde geçmiş olanlar Maslow’a göre son basamakta iyi bir ahlâka sahip olma (piaget’e göre evrensel ahlâk düzeyine sahip olma), yapay tavır takınmama ve kendini olduğu gibi sergileme, toplum içinde bir arada bulunduğu diğer bireylere karşı ön yargılı olmama, bilişsel kapasitesini arttırarak var olan problemleri çözebilme yeteneği ve bulunduğu gerçekliği kabul ederek kendini olduğu gibi görebilme ve ifade edebilme seviyesine ulaşmaktadır.
Kendini gerçekleştirmek, bir önceki basamakların tamamen tamamlanmış olmasını da gerektirmemektedir.
2. Siber Etkileşimli Dünyada İhtiyaçlar Hiyerarşisinin Evrimi
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde kullanmış olduğu metodolojiyi günümüz siber etkileşimli dünyaya uyarladığımızda aşağıdaki görselde belirtilen aşamalar oluşmaktadır.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi Siber Etkileşimli Dünyaya uyarlanırken 5 ana kategoride incelenmiştir. (Bkz: Şekil 2)
- Fizyolojik ihtiyaçlar
- Güvenlik ihtiyaçları
- Sevgi/ait olma/sosyalleşme ihtiyacı
- Saygı ihtiyacı
- Kendini gerçekleştirme
Fizyolojik İhtiyaçlar
Siber etkileşimli dünyada en temel ihtiyaç fiziksel olarak sahip olma ihtiyacıdır. Elektriğe, internete ve ona bağlanabilecek bir teknolojik cihaza sahip olmayan bir birey fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamamış durumda olacaktır.
Güvenlik İhtiyaçları
Siber etkileşimli dünyaya adım atan bireyler birçok tehdit ile karşı karşıya kalmaktadır. Hesaplarının çalınması, kişisel bilgilerinin ele geçirilmesi, kendisine ait olan sanal tüm verilerin isteği dışında kullanılması vs. gibi. Bu gibi sorunlara karşı insanların internet güvenliği, cihaz güvenliği, fiziki güvenlik (elektrik tesisatının güvenliği vb.) gibi unsurlara sahip olması ve bu güvenlik unsurları, siber etkileşimli dünyada kişilerin sağlıklı etkileşimde bulunabilmeleri için temel unsurlardan birisidir.
Sevgi/Ait olma ihtiyacı
Tıpkı gerçek etkileşimli dünyada hayatta kalabilmek için sosyal çevreler oluşturduğumuz gibi siber etkileşimli dünyada da bireylerin ait olma, sevgi ihtiyacını karşılama ve sosyalleşme ihtiyaçları vardır. Bu basamakta kişiler önceki basamaktaki minimum ihtiyaçlarını gidermesiyle birlikte artık sosyal medya hesapları (facebook, twitter, instagram, youtube vb.), haberleşme programları (whatsapp, telegram, sms, arama, viber vb.), çeşitli elektronik cihazlar (telefon, bilgisayar, tablet vb.) aracılığıyla etkileşime geçme ve bunlar aracılığıyla sosyalleşme, sevgi/ait olma ihtiyacını giderme, tatmin etme ihtiyacı hissetmektedir.
Saygı İhtiyacı
Sosyal medya vb platformlarda insanların profilleri gerçek yaşamdaki statülerinin benzerini hatta daha da önemlisini temsil edebilmektedir. Sosyal medya hesaplarındaki profillerin ne kadar çok hit aldığı, paylaşımların etkileşim oranları ve yine yapılan etkileşimlerin ne kadar çok beğenildiği saygı duyulma basamağını temsil etmektedir. Profillerin ve hareketlerin izlenme sayıları, kişilere ve kişilerin kendilerine duyacakları saygı ile eşdeğer olabilmektedir. Aynı zamanda bilişim sistemleri için geliştirme yapan insanların yaptıklarını paylaşma ve başarı hissini tatmin etmesi de bu basamakta değerlendirilmektedir.
Kendini Gerçekleştirme
Her canlının bir yaşam amacı vardır düşüncesi insanoğluna özgüdür. Bu kompleks düşünebilme becerisi insanları bir amaç uğruna yaşaması gerektiği düşüncesine sevk etmektedir. Siber etkileşimli dünyada open-source denilen tamamen açık kaynaklı etkileşimlerde bulunulması, sahte içeriklere karşı uyanık olma ve bunlara göre hareket etmeme, sosyal eşitsizliklere karşı çıkma, sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirme ve en önemlisi sosyal medyadaki repütasyona göre kişinin kendini yargılamaması ve yaşantısını özgürce idame ettirebilmesi kendini gerçekleştirme olarak değerlendirilmektedir.
3. Holistik İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı
Siber etkileşimli dünya, gerçek etkileşimli dünyanın gölgesidir. Günümüzde geldiğimiz teknolojik ve sibernetik yaşam alışkanlıkları nedeniyle birbiri olmadan bir yaşam düşünülemez. Teknolojinin bu kadar hayatımızın içine girmesiyle birlikte yeni bir ihtiyaçlar hiyerarşisinin ihtiyacı da kaçınılmaz olmuştur. Bu ihtiyaca binaen “Holistik İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı” oluşturulmuştur.
Holistik ihtiyaçlar hiyerarşisinde Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki her basamak siber dünyadaki karşılığı ile ilişkilendirilmiştir. Bu kurama göre bir basamaktaki ihtiyaçlar temel düzeyde (tamamı olmak zorunda değildir) karşılanmadan bir üst basamağa geçilemese de üst basamaktaki bir ihtiyaç karşılanırken alt basamaktaki ihtiyaç devam etmektedir.
Örneğin internet güvenliğini sağlamak isteyen bir bireyin internete erişim ihtiyacı devam etmektedir.
Holistik İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı 2 yüzeyde ve 5 ana kategoride incelenmiştir. (Bkz: Şekil 3)
- Fizyolojik ihtiyaçlar
- Güvenlik ihtiyaçları
- Sevgi/ait olma/sosyalleşme ihtiyacı
- Saygı ihtiyacı
- Kendini gerçekleştirme
Fizyolojik İhtiyaçlar
Bir insanın hayatta kalabilmesi için metabolizması tarafından düzenlenen solunum, beslenme, boşaltım, sindirim, üreme ve uyku gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Günümüzde siber etkileşimli dünyada bu temel ihtiyaçlara ek olarak kişi internete erişim, teknolojik cihaza sahip olma, elektriğe erişim ve pilin dolu olması gibi siber etkileşimli dünyaya özgü gereksinimlere ihtiyaç duymaktadır.
2004 yılından bu yana Facebook’un hayatımıza girmesi ve devamında birçok sosyal medya unsurunun hayatımıza dahil olmasıyla birlikte insanoğlu’nun iletişimi aynı zamanda siber etkileşimli dünyaya taşınmıştır. Artık sadece giydiğimiz kıyafetimizle değil sosyal medyamızın kalitesi ile de yaşam kalitemizi kıyaslamaktayız. Siber etkileşimli dünyada var olmayan, sosyal medya profilleri olmayan insanların işe dahi alınmadığı gerçek etkileşimli dünyada bu basamaktaki temel ihtiyaçların karşılanması bir zorunluluk haline gelmiştir.
İletişim halinde olabilmek ve siber etkileşimli dünyada var olabilmek için öncelikle elektriğimizin, internete erişimimizin ve teknolojik bir cihaza (internete bağlanabilen) sahip olmamız gerekmektedir.
Günümüz dünyasında bir kişi yeni bir eve taşınırken hangi aşamaları takip etmektedir sorusu sorulduğuna siber etkileşimli dünyanın ne kadar önemli olduğunu gözlemleyebiliriz. Yeni bir eve taşınırken ilk önce elektrik, su, doğalgaz vs gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için abonelik işlemleri başlatırken aynı zamanda internet için de abonelik başlatılmaktadır. İnternet, su, doğalgaz ve elektrik kadar önemli bir yere sahiptir.
Gün içerisinde gerçek etkileşimli dünyaya ait fizyolojik tüm gereksinimlerini tamamlamış bir bireyin telefonunun şarjı bittiğinde siber etkileşimli dünyadaki fizyolojik ihtiyacını karşılayamamış olacağı için aynı zamanda gerçek etkileşimli dünyada da bu eksiği hissetmektedir.
Belirli sitelere erişim engellendiğinde, internet kesintileri, elektrik kesintileri, şebeke çekmeme durumu ve kişinin internet kotasının dolması gibi durumlarda kişiler gerçek fizyolojik yoksunluk belirtileri göstermektedir.
Güvenlik İhtiyaçları
Siber etkileşimli dünyadaki tüm teknolojiler, doğayı veya insanı inceleyerek oluşturulmaktadır. Bu nedenle tıpkı gerçek etkileşimli dünyada var olan metalar siber etkileşimli dünyada da var olmaktadır. Örneğin bir kafeye gireceğimiz zaman nasıl kapıdan geçiyorsak, bir internet sitesine girerken de port denilen bir sanal kapıdan geçmekteyiz. Bu nedenle gerçek etkileşimli dünyada var olan tüm tehditler (eve hırsız girmesi vb.) siber etkileşimli dünyada da söz konusu olmaktadır.
Yine yeni bir eve taşınan bir kişinin üzerinden örnekleme yapmamız, konunun anlaşılması açısından önemli bir yere sahiptir. Yeni evine taşınan kişinin evinin kapısının anahtarı sadece kendisinde bulunmaktadır. Bu sayede evine girecek olan kötü niyetli insanları uzak tutabilmektedir. Siber etkileşimli dünyada ise bu anahtar kullanılan parolalardır. Herkesin kendine ait bir parolası vardır ve bir aşamaya kadar bunlar güvenlik sağlamaktadır.
İnsanlar siber etkileşimli dünyada, internet güvenliği, kullandıkları cihazların güvenliği, fiziksel güvenlikleri (tesisat güvenliği vb.) ve tehditlere karşı korunma (antivirüs vb.) ihtiyaçları duymaktadır. Bu ihtiyaç, gerçek etkileşimli dünyadaki ile paralel olarak seyretmektedir. Örneğin evine hırsız giren ve evindeki eşyaları çalınan bir kişinin vereceği fizyolojik düzeydeki tepkiler ile kullandığı cihaza hacker giren ve verileri çalınıp ifşa edilen bir kişinin vereceği tepki de neredeyse aynı olmaktadır.
Güvenlik söz konusu olduğunda sadece kişinin kendi güvenliği söz konusu olmamaktadır. Gerçek etkileşimli dünyada çocuğunu parka götüren bir annenin, çocuğuna bir yabancı yaklaştığında verdiği tepkiyi düşünelim. Çocuğunun başına gelebilecek kötü senaryoları düşünür, adrenalin salgılar, nefes alışverişi hızlanır, kalp atışları hızlanır ve otomatik olarak çocuğunu geri çekerek yabancıya tepki verir. Sosyal medyada ise küçük yaştaki çocuklara açılan hesaplar yabancılara karşı tamamen savunmasızdır. Birçok pedofili hastası sosyal medya hesapları üzerinden küçük çocuklar ile etkileşime geçip onları gerçek dünyada taciz edebilmektedir. Bu bağlamda gerçek etkileşimli dünyadaki güvenlik kadar siber etkileşimli dünyadaki güvenliğimizde önemlidir.
Anne babaların gerçek etkileşimli dünyada 13 yaşından küçük çocuklarını gözlerinden sakınırken siber etkileşimli dünyada yeni doğan bebeklere sosyal medya hesabı açıldığı gözlemlenmektedir. Facebook gibi sosyal medya devlerinin 13 yaş sınırına uyulmaması aslında insanların ihlali sonucu oluşan güvenlik açıklarındandır.
Sevgi/Ait Olma/Sosyalleşme
Sosyal gruplar halinde yaşayarak hayatta kalma ihtimalini arttırmış olan insanoğlu sevgi ve ait olma ihtiyacına uzun yıllardır çekirdek ve geniş ailesinde karşılamaktaydı. Toplayıcılıktan tarıma geçen insanoğlu yerleşik düzene geçmiş ve ailesiyle küçük köyler kurmuştur. Sanayi devriminden sonra köyden kente göçlerin başlamasıyla büyükanne, büyükbaba, hala, amca gibi aile bireylerini barındıran geniş aile kavramından anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile kavramına geçiş yapılmıştır.
Günümüzde ise şehir hayatında insanların daha geç yaşta evlenmesi veya evlenmemesi nedeniyle daha az sayıda çocuk yapması söz konusu olup aile kavramı oldukça daralmıştır. Çoğu kişi yalnız yaşamayı tercih etmektedir. Bu yalnızlık toplumsal yaşama ket vurup bireyselleşmeye neden olmaktadır.
Bireyselleşmenin maksimuma çıktığı günümüzde insanların sosyalleşme ihtiyaçları gerçek etkileşimli dünyada karşılanmadığından dolayı, bu açık sosyal medya hesapları ve haberleşme programları aracılığıyla siber etkileşimli dünyada karşılanmaktadır.
Sosyal medya hesabına sahip olan bireyler, yerleşik hayata geçtiklerindeki küçük köylerin yerine sosyal medya hesaplarındaki arkadaş gruplarını koymaktadırlar. Böylece kendilerine bir nevi geniş aile oluşturmaktadırlar.
Bir topluluğa ait olma, başkaları ile ilişki kurma, yeni kişilerle tanışma hatta evlenme gibi sosyal hareketler artık büyük oranda sosyal medya üzerinden yapılmaktadır. Holistik ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramına göre teknolojiye doğan yeni nesil çocukların gelecekte siber etkileşimli dünya olmadan gerçek etkileşimli dünyada sosyalleşmeleri mümkün görülmemektedir.
Geçmişte geniş aile yapısında yaşayan bireylerin aile büyüklerinin tecrübelerinden öğrendiği olgu ve olayların tümü günümüzde YouTube gibi uygulamalar aracılığıyla YouTuber denilen kişilerin çektikleri videolar izlenerek öğrenilmektedir. Forum denilen sitelerde ise bir ürünü kullanan kullanıcılar deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaktadır. Mahalle kavramının yerini siber etkileşimli dünyadaki bu tarz uygulamalar almıştır.
Saygı/Değer Görme
İlk üç basamaktaki temel minimum gereksinimlerini her iki dünyada da tamamlayan bireyler artık Saygı/Değer görme basamağındaki ihtiyaçlarını tamamlamak istemektedirler. Gerçek etkileşimli dünyada değer görmenin ve saygı kazanmanın yolu siber etkileşimli dünyadaki sosyal medya hesaplarından geçmektedir. Sosyal medya hesaplarında gün içinde yaşadığı bir olay veya deneyimin fotoğrafını/videosunu paylaşan bir kişi bu fotoğrafa aldığı beğeni ve yorumlarla hem kendini değerli hisseder hem de sosyal etkileşim sağlayarak sosyalleşme ihtiyacını karşılar.
Yine sosyal medya hesaplarında bir kişinin takipçi sayısının fazla olması o kişinin sponsorlu anlaşmalar yapmasını sağlayabilir, bu durumda da hem prestij kazanırken hem de maddi kaynaklara ulaşım sağlayabilir.
YouTube gibi izlenme başına ödeme alınan uygulamalarda, kişi içerikler oluşturarak hem değer görme ihtiyacını karşılamakta hem tanınırlığını, saygı görmesini arttırmakta hem prestij kazanmakta hem de maddi ödenek alarak hayatını idame ettirmektedir.
Günümüzde insanlar gün içinde gördükleri insanlara selam dahi vermezken aynı kişilerin sosyal medya hesaplarındaki içerikleri beğenir ve onlara yorum yazar durumdadırlar.
Gerçek etkileşimli dünyada bir kişinin çevresi tarafından saygı görmesi o kişinin iş hayatında daha çabuk mevki yükselmesini sağlar ve bu sayede daha yüksek maaş alan kişi ailesine daha çok kaynak getirebilir. Kişi ailesinin ve kendisinin ihtiyaçlarını karşıladıkça ailesi tarafından da saygı görecektir. Bu sayede de zincirleme bir reaksiyon gerçekleşir.
Sosyal medyada da bazı profiller takipçi sayılarını arttırarak ve düzenli paylaşımlar yaparak saygınlığını arttırmaktadır ve bu sayede gerçek etkileşimli dünyada imza günleri, seminerler ve sempozyum gibi etkinliklere katılıp gerçek kişilerle etkileşime geçmektedirler.
Kendini Gerçekleştirme
Kendini gerçekleştirme denilen olgu kişinin kendi bilişsel yapısı ile bir aktivitede bulunmasıdır. Bu nedenle gerçek etkileşimli dünyada da siber etkileşimli dünyada da kendini gerçekleştirme basamağı aynı niteliği taşımaktadır.
Kendini gerçekleştiren bir kişi, Gerçek etkileşimli dünyada dışarıdan gelecek yorumlarla kendini yargılamamaktadır. Aynı şekilde siber etkileşimli dünyadaki profilinin beğeni sayısının veya hitinin bir önemi olmadığını da bilmektedir.
Kendini gerçekleştirme basamağında bulunan bireyler, gerçek etkileşimli dünyadaki deneyimleri ile siber etkileşimli dünyadaki deneyimlerinin birbirini etkilemesine müsaade etmemektedir. Örneğin sosyal medya profiline gelecek olan negatif yorumlar ile gününü kötü etmezken, kötü bir gün geçirirken sosyal medyada bu deneyimini paylaşma ihtiyacı hissetmemektedir.
Sevgi/ait olma/sosyalleşme ve saygı/değer görme basamağında yer alan bir kişi tüm gerçek etkileşimli dünya deneyimlerini siber etkileşimli dünyaya aktarmaya çalışmaktadır. Örneğin gittiği her yerin ve yediği her şeyin fotoğrafını paylaşarak onaylanma, ait olma ve beğenilme duygularını tatmin etme ihtiyacı hisseder. Kendini gerçekleştirme aşamasında olan bir birey ise gittiği tüm lokasyonlarda deneyim odaklıdır. Yaşadığı her şeyi paylaşarak ilgi, ait olma ve beğenilme gibi noktalara takılmaz.
Kendini gerçekleştirmek bireyselleşmenin ötesine geçmektir. Kendini gerçekleştiren bireyler telif haklarına, para kazanmaya ve rant elde etmeye odaklanmazlar. Genellikle mümkün olan en yüksek seviyede bilgi paylaşmaya gayret göstermek, açık kaynak kodlu projeler geliştirmek, sosyal sorumluluk projeleri oluşturmak veya katılmak, tecrübelerini ücretsiz olarak daha az tecrübeli bireylere aktarmak gibi non-profit eylemleri tercih etmektedirler.
Sonuç
Siber etkileşimli dünyanın hayatımıza girişiyle birlikte gerçeklik algımız hiç olmadığı kadar bozulmaya uğramıştır. Bu nedenle sadece gerçek etkileşimli dünyanın ihtiyaçlarından tek başına bahsetmek, insanoğlunun 2000’li yıllardan sonra yaşadığı deneyimleri ve ihtiyaçları anlatmak için yetersiz olacaktır. Holistik İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı, günümüz teknolojisinin insan hayatı üzerindeki kalıcı değişikliklerinin oluşturduğu yeni yaşam alışkanlıklarına bağlı ortaya çıkan ihtiyaçlarını açıklamayı hedeflemiştir.
Gerçek etkileşimli dünyada var olan ihtiyaçlar varlığını sürdürmekle birlikte insanın fiziksel, ruhsal ve duygusal bütünlüğünü tek başına tamamlamakta yeterli olmamaktadır. İnsan sosyal bir varlıktır. Siber etkileşimli dünya öncesinde sadece yakın çevresi ile sosyalleşen insan günümüzde mesafelere bağlı kalmaksızın sosyalleşebilmekte, başkalarının deneyimlerinden tecrübe edilebilmekte ve sosyal etkileşimleri sonucu sevgi, saygı, ait olma, değer görme, prestij kazanma ve kaynak edinme gibi ihtiyaçlarını karşılayarak kendini gerçekleştirme basamağına çıkabilmektedir.
Ve sonuç olarak yaşadığımız dünya gerçek etkileşimli dünyanın ve siber etkileşimli dünyanın birleşimi olan holistik bir dünyadır.
Bu yazı 12.09.2019 tarihinde kaleme alınmıştır.
Yazarlar: Serhan W. Bahar & Yasemin Bahar